Search Results
Boş arama ile 7 sonuç bulundu
- TLY Fonu: Neden Bu Kadar Yükseldi ?
Sevgili yatırımcı dostlarım! Bu aralar piyasanın en çok konuşulan, getirisiyle dudak uçuklatan ve bir o kadar da merak uyandıran bir fon var ki, adını duymayan kalmadı: TLY Fonu . Eğer siz de son bir yılda ulaştığı akıl almaz getiri oranlarıyla gözlerinizi ovuşturduysanız, yalnız değilsiniz. Finansal Özgürlük Yolcusu olarak ben de bu "fenomen" fonun perde arkasını sizler için inceledim. Gelin, bu baş döndürücü yükselişin sırlarını ve tabii ki dikkat edilmesi gerekenleri masaya yatıralım. TLY Fonu: Yükselişin Kodları Çözülüyor! TLY, yani Tera Portföy Birinci Serbest Fon , son dönemde piyasada adeta bir roket gibi fırladı. Peki, bu denli agresif bir yükselişin arkasında ne yatıyor? Bir fonu bu kadar eşsiz kılan dinamikler neler? 1. Portföyün DNA'sı: Sığ Piyasa Hisseleri ve Yüksek Yoğunlaşma TLY'nin getiri rekorları kırmasının en temel nedeni, portföy stratejisi . Fon, portföyünün büyük bir kısmını (neredeyse tamamını) hisse senetlerine ayırıyor. Ancak bu hisseler, BIST 30 veya BIST 100 gibi büyük endekslerdeki dev şirketler değil. Tam tersine, sığ piyasalarda işlem gören ve görece düşük işlem hacmine sahip şirket hisselerine odaklanıyor. Düşük Likidite, Yüksek Etki: Sığ piyasalarda, fonun yaptığı görece küçük alımlar bile hisse fiyatlarını hızla yukarı taşıyabiliyor. Yani, fona yeni para girişi oldukça, bu durum fonun elindeki hisselerin değerini katlayarak artırıyor. Yoğun Konsantrasyon: Fon, genellikle az sayıda hissede yüksek oranda yoğunlaşıyor. Örneğin, portföyünün önemli bir kısmı sadece birkaç hisseden oluşabiliyor. Bu, o hisselerin fiyat hareketlerinin fonun genel performansına doğrudan ve güçlü bir şekilde yansıması demek. 2. Nitelikli Yatırımcı Kısıtlaması ve Piyasaya Giriş TLY, normal yatırımcıların değil, "Nitelikli Yatırımcı" kriterlerine uyan kişilerin alım yapabildiği bir Serbest Fon . Başlangıçta görece az sayıda yatırımcıya hitap etmesi, fonun hareket kabiliyetini de artırıyordu. Ancak TEFAS'ta işlem görmeye başlamasıyla daha fazla yatırımcıya ulaşması ve portföy değerinin milyarlarca TL'ye ulaşması, büyümeyi ivmelendiren bir diğer unsur oldu. 3. Agresif Büyüme ve Fon Yönetiminin Başarısı Fon yöneticilerinin bu yüksek riskli stratejideki başarısı ve doğru hisse seçimleri, getirinin bu seviyelere ulaşmasında kilit rol oynadı. Yüksek risk iştahı, doğru zamanda yapılan yüksek oranlı yatırımlarla birleşince, sonuçlar olağanüstü oldu. ⚠️ Her Yüksek Getiri, Yüksek Risk Barındırır! Sevgili dostlar, madalyonun diğer yüzünü görmezden gelmek yatırımcı ahlağına sığmaz. TLY'nin bu muazzam getirisi, aynı zamanda muazzam bir risk taşıdığı anlamına geliyor. Bu fon, doğası gereği oldukça volatildir (oynak). Fonun yükseliş nedenleri, aynı zamanda düşüş nedenleri de olabilir: Sert Düzeltme Riski: Sığ piyasa hisseleri, nasıl hızlı yükseliyorsa, hızlı satış baskısıyla karşılaştıklarında da aynı hızla hatta daha sert düşebilir. Büyük bir yatırımcının fon paylarını satmak istemesi, portföydeki hisselerin değerini hızla aşağı çekebilir. Likitide Riski: Portföydeki hisseler düşük likiditeye sahip olduğu için, fonun büyük miktarda satış yapmak istemesi, piyasada istediği fiyattan alıcı bulmasını zorlaştırabilir ve bu durum fiyatların sert düşmesine yol açabilir. Maliyetler: Fon yönetim ücreti ve stopaj gibi maliyetler, yatırımın net getirisini etkileyen unsurlardır. Son Söz: Sepete Hep Aynı Yumurtayı Koymayın! TLY Fonu, yatırım dünyasının son dönemdeki en parlak yıldızlarından biri. Ancak unutmayın: Bu, herkes için uygun bir yatırım aracı değildir. Eğer yüksek risk iştahınız varsa, piyasa hareketlerini düzenli takip edebiliyorsanız ve ana yatırımınızın yanında portföyünüzün küçük bir kısmını "agresif büyüme" arayışına ayırmak istiyorsanız, bu fonu inceleyebilirsiniz. Ancak, her zaman olduğu gibi, tüm yatırımınızı tek bir sepete koymayın! Bu denli yüksek riskli bir fon, portföy çeşitliliğinizin küçük bir bileşeni olmalı, ana direği değil. Yatırım tavsiyesi değildir, sadece bir blogcunun meraklı gözlemleridir. Kendi araştırmanızı yapın ve risk toleransınıza uygun hareket edin! Kazanmaya devam edin!
- Borsa Yatırım Fonları (BYF): “Benim Gözümden Pasif Yatırımın Gücü”
Borsa Yatırım Fonları (BYF): “Benim Gözümden Pasif Yatırımın Gücü” Son birkaç yıldır yatırım dünyasında en çok duyduğum kelimelerden biri: Borsa Yatırım Fonu . Kısaca BYF ya da İngilizce adıyla ETF (Exchange Traded Fund) . İlk duyduğumda kulağa biraz karmaşık gelmişti ama zamanla anladım ki, aslında BYF’ler yatırım dünyasının en sade, en mantıklı araçlarından biriymiş. BYF Nedir? Kısaca anlatayım: Borsa yatırım fonları, bir endeksi ya da belirli bir varlık grubunu birebir takip eden yatırım aracıdır. Yani, mesela BIST 30 BYF alırsan, Borsa İstanbul’daki en büyük 30 şirketin performansına ortak oluyorsun.Tek tek hisse seçmek, araştırmak, bilançolarla boğuşmak yok.Tıpkı bir “sepet” gibi düşün; sepete tüm o hisselerden ufak ufak konulmuş. Sen de o sepetin tamamına yatırım yapıyorsun. Neden BYF’leri Seviyorum? Benim BYF’leri sevmemin birkaç nedeni var: Çeşitlendirme kolaylığı: Tek bir hisseye değil, onlarcasına birden yatırım yapmış oluyorsun. Risk otomatik olarak dağılıyor. Düşük maliyet: Geleneksel yatırım fonlarına göre yönetim giderleri çok daha düşük. Yani kazandığın paradan daha az komisyon kesiliyor. Kolay alım-satım: BYF’ler de tıpkı hisseler gibi borsada anlık fiyatlarla işlem görüyor. İstersen sabah al, öğleden sonra sat. Oldukça likit bir piyasa. Pasif yatırım mantığı: Benim gibi uzun vadeli düşünen biri için BYF, biçilmiş kaftan.Çünkü “endeksin genel büyümesine ortak oluyorsun.”Hangi hisse yükselecek diye düşünmüyorsun; ekonomi büyüdükçe sen de büyüyorsun. Türkiye’deki BYF Örnekleri Türkiye’de de son yıllarda çok sayıda BYF oluştu. Bazıları endeksleri takip ediyor (örneğin BIST 100 BYF ), bazıları ise tematik alanlara yöneliyor: Altın BYF’leri Döviz BYF’leri Teknoloji BYF’leri Sürdürülebilirlik / ESG BYF’leri Benim portföyümde mesela hem BIST 30 BYF var hem de biraz altın BYF’si. Bu sayede hem hisse senetlerinden hem de emtiadan pay alıyorum. BYF’lerin Riskleri de Var mı? Elbette, her yatırım aracında olduğu gibi BYF’lerde de risk var. Eğer takip ettiği endeks düşerse, senin fonun da düşer. Ama burada fark şu: tek bir şirkete değil, tüm piyasaya güveniyorsun. Yani sistematik risk dışında çok daha dengeli bir pozisyondasın. Son Söz: BYF’ler ile Yatırım Daha Basit Borsa Yatırım Fonları, özellikle yeni başlayanlar için borsaya adım atmanın en pratik yolu bence. Ne hisse seçme derdi var, ne de sürekli ekran başında olma zorunluluğu.Ben kendi adıma söylüyorum: BYF’ler sayesinde yatırım disiplinim oturdu. Her ay maaşımın belli bir kısmını düzenli olarak BYF’lere aktarıyorum ve uzun vadeli büyümeyi hedefliyorum. Unutmayın, yatırımda sabır kadar çeşitlilik de önemlidir. BYF’ler, bu iki ilkeyi bir araya getiren sade ama güçlü araçlardır.
- Hisse Avcısının Gizli Silahı: Altman Z Skoru Modeli
Selam Finans Meraklısı Dostlarım, Bugün size, yatırım yolculuğunda hepimizin kâbusu olan o büyük riskten, yani şirket iflası ve finansal çöküşten korunmanın bilimsel yöntemlerinden bahsedeceğim. Evet, kulağa havalı geliyor olabilir ama aslında bu modeller, akıllı hisse seçiminde kullandığımız en sağlam araçlardan biri: Finansal Başarısızlık Tahmin Modelleri! Siz de benim gibi, bir hisseyi almadan önce o şirketin ayaklarının yere sağlam basıp basmadığını merak ediyorsanız, doğru yerdesiniz. Hisse Avcısının Gizli Silahı: Altman Z Skoru Modeli Neden Bu Kadar Önemliler? (İşin Temeli) Bilirsiniz, bilançolarda onlarca kalem, yüzlerce oran var. Bir şirketin finansal sağlığını tek bir bakışta anlamak neredeyse imkansız. İşte bu modeller, karmaşık finansal verileri alıp, damıtarak bize tek bir net skor veriyor: "Bu şirket batma riski taşıyor mu?" Bu tahmin modelleri, temelde geçmişte batmış şirketlerin mali verileri ile sağlıklı şirketlerin verilerini karşılaştırarak geliştirilmiştir. Amaç, bir şirketin iflas etme olasılığını önceden (genellikle 1-2 yıl öncesinden) tahmin etmektir. Bir yatırımcı için bundan daha değerli ne olabilir ki? Bu, risk yönetimi ve sermaye korumanın ta kendisidir. En Popüler Kahramanımız: Altman Z-Skoru Bu alandaki en meşhur ve en çok kullanılan model, 1960'larda Edward Altman tarafından geliştirilen Altman Z-Skoru 'dur. Altman Z-Skoru, şirketin likidite (kısa vadeli borç ödeme gücü), kârlılık, kaldıraç (borçluluk) ve faaliyet etkinliği gibi 5 farklı finansal oranını, belirlenmiş katsayılarla çarpıp toplayarak tek bir "Z" değeri elde eder. Z-Skoru Yüksekse (Genellikle 3.0 ve üstü): Harika! Şirketin finansal sağlığı yüksek, iflas riski düşük. Z-Skoru Gri Bölgede (Yaklaşık 1.81 ile 3.0 arası): Dikkatli ol! Risk var ama hemen batacak demek değil. Daha detaylı inceleme şart. Z-Skoru Düşükse (1.81 ve altı): Kırmızı Alarm! Şirketin iflas etme olasılığı yüksek demektir. Basit bir sayı, ama arkasında şirketin tüm mali geçmişi yatıyor! Hisse Seçimi Yaparken Nasıl Kullanılır? Finansal başarısızlık modelleri, bizim gibi uzun vadeli düşünen yatırımcılar için bir eleme filtresi görevi görür. Risk Eliminasyonu: Bir şirketin ne kadar cazip görünürse görünsün, Z-Skoru kritik eşiğin altındaysa, o hisse benim listemden otomatik olarak çıkar. Kâr etme potansiyeli ne kadar yüksek olursa olsun, iflas riski taşıyan bir hisse büyük bir risk taşır. İlk işimiz sermayeyi korumaktır, değil mi? Kalite Teyidi: Temettü veya büyüme potansiyeli olan bir hisse bulduğunuzda, bu modeller bir nevi finansal sağlık raporu sunar. Z-Skoru yüksek çıkan bir şirketin, kârlılığını ve temettü dağıtımını sürdürme potansiyeli daha yüksektir. Bu, yatırım kararınızı güçlendirir. Erken Uyarı Sistemi: Elinizdeki bir hissenin Z-Skoru zamanla düşüş eğilimi gösteriyorsa, bu size "bir şeyler yolunda gitmiyor" uyarısı verir. Finansal tablolar daha kötü görünmeden pozisyonunuzu gözden geçirme şansı tanır. Sonuç Olarak: Akılcı Yatırımın Anahtarı Finansal başarısızlık tahmin modelleri, borsadaki duygusal kararlarımızı törpüleyen, rasyonel araçlardır. Bize "fal bakmak" yerine, bilimsel verilerle konuşma imkanı sunar. Unutmayın, iyi yatırım sadece yüksek kâr etmek değildir; aynı zamanda büyük kayıplardan kaçınmaktır. Bir sonraki hisse seçiminizi yaparken, şirketin finansal haritasını çıkarmak için bu güçlü araçları kullanmayı ihmal etmeyin. Sağlam adımlar, sağlam portföyler yaratır! Sevgilerle ve finansal sağlığınız yerinde olsun dileklerimle, Finansal Özgürlük Yolcusu.
- Emekli Maaşı Gibi: Borsa İstanbul'un Güçlü Temettü Şampiyonları
Emekli Maaşı Gibi: Borsa İstanbul'un Güçlü Temettü Şampiyonları Merhaba Canım Yatırımcı Dostum, Bugün size, benim de en sevdiğim yatırım felsefelerinden biri olan Temettü Emekliliği yolculuğunun temel taşlarından bahsedeceğim: Borsa İstanbul'daki (BİST) o güçlü, o istikrarlı temettü veren şirketler! Şimdi dürüst olalım, çoğumuz borsaya hisse senedi fiyatı artsın diye giriyoruz. "Bugün al, yarın sat, zengin ol!" mantığı... Ama temettü yatırımcılığı bambaşka bir kafa yapısı. O kadar aceleci değil, daha sabırlı ve sanki "ağaç diker" gibi. Borsa İstanbul'un Güçlü Temettü Şampiyonları Temettü Nedir? Neden Peşindeyiz? Bilmeyenler için kısaca özetleyeyim: Temettü , bir şirketin elde ettiği kârı, yıl sonunda ortaklarıyla (yani bizimle) paylaşmasıdır. Yani siz o şirketin hissesini aldığınızda, sadece kâğıt üzerinde bir ortağı olmuyorsunuz, aynı zamanda kârına da ortak oluyorsunuz! Bu, hissenin fiyatının artmasını beklemeden, hesabınıza düzenli olarak nakit akışı gelmesi demek. Bir nevi pasif gelir yaratmak! Uzun vadede, bu temettüleri tekrar aynı şirketin hissesine yatırdığınızda (bileşik getiri!), kar topunun çığa dönüşmesini izlersiniz. İşte bu yüzden biz buna "Emekli Maaşı Gibi" diyoruz. Güçlü Temettü Şirketinin Sırrı Her şirket temettü dağıtır, ama her şirket "güçlü temettü şirketi" değildir. Aradaki fark ne? İstikrar! Gerçek temettü şampiyonları, sadece kâr ettikleri için değil, aynı zamanda: Düzenli Dağıtım Yılları: Aralıksız yıllardır temettü dağıtmış olmaları. Yüksek Kâr Payı Oranı: Kârının büyük bir kısmını hissedarına dağıtmayı tercih etmeleri. Güçlü Finansallar: Gelecekte de bu dağıtımı sürdürebilecek kadar sağlam bir nakit akışına ve bilançoya sahip olmaları. Yani sadece temettü verimine bakmak yetmez, şirketin dağıtım politikasını sürdürme niyetine ve gücüne bakmak gerekir. Harika bir konu! Borsa İstanbul'un o 'hissedara kıymet veren' yüzüne, yani temettü şirketlerine yakından bakalım. BİST'in Temettü Yıldızları (Örneklerle) Borsa İstanbul'da yıllardır yatırımcısını sevindiren ve bilançosuyla güven veren, bu felsefeye uyan birkaç harika şirket var (Bunlar kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir, sadece örneklerdir! Kendi araştırmanızı yapın!): EREĞLİ (Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları): Sanayi devi denilince akla gelen ilk isimlerden. Sektörel döngülere rağmen istikrarlı temettü geçmişi, onu temettü yatırımcıları için vazgeçilmez kılıyor. Sadece temettü değil, aynı zamanda sektörünün lideri olarak sağlam bir kale. TÜPRAŞ (Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş.): Enerji sektörünün en büyük oyuncularından. Yüksek kârlılığı sayesinde dönem dönem oldukça cömert temettü dağıtımları yapabiliyor. Piyasada güçlü konumu, bu cömertliğin sürme ihtimalini artırıyor. AKSA (Aksa Akrilik Kimya Sanayii A.Ş.): Kimya sektöründe istikrarın adı. Özellikle son yıllarda düzenli ve yüksek temettü verimiyle temettü yatırımcılarının listesine üst sıralardan girdi. İhracatçı yapısı da onu döviz bazında kârlı yapıyor. TOASO (Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş.): Otomotiv sektöründe güçlü üretim ve satış ağı sayesinde düzenli kâr eden şirketlerden. Finansal gücünü her yıl kâr payı dağıtarak hissedarlarıyla paylaşması onu temettü portföylerinin gözdesi yapıyor. ISMEN (İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş.): Finansal sektörde güçlü yapısı ve istikrarlı kârlılığı ile biliniyor. Temettü ödemelerindeki düzenlilik, onu sektördeki temettü veren diğer şirketler arasında öne çıkarıyor. Son Söz: Sabır ve Tekrar Yatırım Unutmayın, temettü yatırımı bir maratondur, sprint değil. Asıl sihir, aldığınız o temettüleri harcamayıp, tekrar aynı şirketlerin hisselerini almanızda yatıyor. Her yıl daha fazla hisse, daha fazla temettü demek! Eğer siz de borsada sadece hisse fiyatına bakmaktan sıkıldıysanız ve gelecekteki finansal özgürlüğünüzün tohumlarını ekmek istiyorsanız, bu şirketlerin finansal tablolarını ve temettü geçmişlerini detaylıca incelemeye başlayın. Unutmayın, en iyi şirket, size düzenli gelir getiren şirkettir! Sevgilerle ve bol kazançlarla, finansalozgurluk.com
- 50/30/20 Kuralı: Bütçenin Sihirli Formülü ve Arkasındaki Samimi Gerçekler
Selam millet! Ben sizin finansal yoldaşınız, aynı zamanda sizin gibi harcamalarını dengelemeye çalışan bir blogger'ım. Bugün size son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz, hayatımızı kolaylaştırma potansiyeli yüksek, tatlı mı tatlı bir bütçeleme kuralından bahsedeceğim: 50/30/20 Kuralı! Şimdi dürüst olalım, çoğumuz bütçe deyince bir an duraksıyoruz. Sürekli hesap kitap yapmak, her kuruşun nereye gittiğini takip etmek... Kulağa biraz sıkıcı, hatta boğucu geliyor, değil mi? İşte tam bu noktada, o karmaşık görünen denklemi basitleştiren bir kahraman sahneye çıkıyor: 50/30/20! 50 30 20 Kuralı: Bütçenin Sihirli Formülü ve Arkasındaki Samimi Gerçekler Nasıl Ortaya Çıktı Bu Fikir? Bu kuralın mucidi, Amerikalı akademisyen ve siyasetçi Elizabeth Warren . Aslında hikaye, orta sınıf ailelerin finansal mücadelelerine dayanıyor. Warren, insanların borç batağına düşmeden, hem hayatlarını sürdürebilmeleri hem de geleceklerini güvence altına almaları için pratik bir yol arıyordu. Öyle bir yol olmalıydı ki, herkes kolayca uygulayabilsin ve "finansal okuryazarlık" diploması gerektirmesin! Ve işte o an, o basit ama dahiyane formül doğdu: Gelirini 3 ana kategoriye ayır ve bu yüzdeleri aşmamaya çalış. Amacı, bize katı bir kısıtlama getirmekten ziyade, harcamalarımızı bilinçli bir şekilde yönlendirebileceğimiz esnek bir çerçeve sunmaktı. Yani bize "Bak kardeşim, para kazanıyorsun, harcayacaksın da, ama bir denge kurman lazım" diyor. 50/30/20'nin Mentalitesi ve Amacı Ne? Bu kuralın mentalitesi, aslında finansal huzuru ve özgürlüğü hedefliyor. Kuralın temel amacı, paranın nereye gittiğini bilmek ve geleceği bugünden inşa etmeye başlamak. 1. %50: İhtiyaçlar (Needs) Bu kısım, hayatımızı sürdürmek için zorunlu olan her şeyi kapsar. Kira/konut kredisi, faturalar (elektrik, su, internet), market alışverişi, ulaşım ve minimum kredi kartı ödemeleri gibi kalemler buraya girer. Mentalite: Warren diyor ki, gelirinin yarısından fazlasını hayati zorunluluklara harcıyorsan, finansal sağlığın tehlikede demektir. Bu dilimi düşük tutarak, geri kalan kısımlara daha fazla esneklik sağlamayı amaçlarsın. Yani, önce temel ihtiyaçların garanti altında olmalı. 2. %30: İstekler (Wants) İşte hayatı güzel yapan kısım! Bu kategori, gerekli olmayan ama hayat kalitemizi artıran her şeyi içerir. Restoranlar, sinema biletleri, yeni kıyafetler, hobiler, spor salonu üyeliği, abonelikler, tatil harcamaları... Mentalite: Bu kuralın en sevdiğim yanı burası! Bize "Hayat sadece fatura ödemekten ibaret değil" diyor. Tasarruf yapacağım diye kendini her şeyden mahrum bırakmak, uzun vadede sürdürülebilir bir bütçeleme planı değildir. %30'luk dilim, keyfi harcamalarımız için bize bir "alan" sunar. Hem biriktir hem de hayatın tadını çıkar! 3. %20: Tasarruf ve Borç Ödeme (Savings & Debts) Bu kısım ise geleceğimiz için atılan en önemli adımdır. Birikimler (acil durum fonu, yatırım), emeklilik ve minimumun üzerindeki borç ödemeleri (varsa yüksek faizli kredi kartı borçları, kişisel krediler) buraya dahildir. Mentalite: Kuralın can alıcı noktası: Önce kendine öde! Gelirini alır almaz, bu %20'yi geleceğin için ayırmak. Bu, sadece birikim yapmak değil, aynı zamanda finansal yüklerinden (borçlardan) kurtulmak anlamına gelir. Amaç, sana finansal güvenlik ağı örmek ve gelecekteki hedeflerine (ev, araba, erken emeklilik) ulaşmanı sağlamak. Neden Bu Kadar Popüler? Çünkü 50/30/20, mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakıp, sadeleşmeyi öğütler. Bize finansal kontrolü ele almanın, karmaşık yazılımlara veya zorlu tablolara gerek olmadığını gösterir. Sadece üç basit rakamla, paranın kontrolünü yeniden ele geçirmenin ne kadar kolay olduğunu fark ediyorsun. Unutma, bu kural katı bir yasa değil, yolunu aydınlatan bir rehber. Eğer senin için %60-%20-%20 daha uygunsa, kendini ona göre adapte edebilirsin. Önemli olan, bilinçli bir karar vermek ve her ay kendine hem biriktirecek hem de keyif alacak kadar alan tanımak. Hadi bakalım, bu ay bütçenin başına geç ve o sihirli formülü denemeye başla! Finansal özgürlük yolculuğunda sana bol şans! 😊 Sevgilerle, finansalozgurluk.org
- PD/DD Oranı Nedir ve Neden Bu Kadar Önemli?
Piyasa Değeri Defter Değeri (PD/DD) Oranı Selam dostlar, Bugün sizlerle borsada sıkça duyduğumuz ama birçok yatırımcının tam olarak ne anlama geldiğini bilmediği bir kavramdan bahsedeceğim: PD/DD oranı . Benim yatırım yolculuğumda bu oran, özellikle uzun vadeli hisse seçimlerinde bana ciddi fikirler veren bir gösterge oldu. O yüzden kendi deneyimlerim ve gözlemlerimle bu konuyu biraz açmak istiyorum. 🧩 PD/DD Nedir? PD/DD, yani Piyasa Değeri / Defter Değeri oranı, aslında bir şirketin borsadaki fiyatının, sahip olduğu özkaynaklara göre ucuz mu yoksa pahalı mı olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Formül çok basit:👉 PD/DD = Piyasa Değeri ÷ Defter Değeri Bir örnekle anlatayım:Diyelim ki bir şirketin defter değeri (özsermayesi) 1 milyar TL. Piyasa değeri ise 2 milyar TL.Bu durumda PD/DD = 2 olur.Yani piyasa, bu şirketin her 1 TL’lik özsermayesini 2 TL değerinde fiyatlıyor demektir. 💡 Peki Bu Ne Anlama Geliyor? Genelde: PD/DD < 1 ise, şirketin piyasa değeri defter değerinin altında kalmış demektir.Bu da “şirket ucuz olabilir” sinyali verebilir. Ama dikkat: ucuz olan her şey değerli değildir. PD/DD > 1 ise, yatırımcılar o şirkete defter değerinin üzerinde bir fiyat biçmiş demektir.Yani şirketin geleceğine, markasına veya kârlılık potansiyeline güveniyorlar demektir. Kısacası bu oran bize, piyasanın şirkete olan güvenini ya da şirketin “gerçek değerine” göre nasıl fiyatlandığını gösterir. 🔍 Ben Bu Oranı Nasıl Kullanıyorum? Benim yatırım stratejimde PD/DD oranı tek başına karar verdiren bir ölçü değil, ama önemli bir filtre .Mesela: Temettü verimi yüksek, borçluluğu düşük bir şirket buluyorum. Ardından PD/DD oranına bakıyorum. Eğer oran 1’in altındaysa “acaba burada fırsat mı var?” diye daha detaylı inceliyorum. Ancak eğer PD/DD çok yüksekse (örneğin 5’in üzerindeyse), o şirketin neden bu kadar primli olduğunu araştırıyorum. Belki yeni bir yatırım planı, sektöründe güçlü bir konum, ya da yüksek büyüme potansiyeli vardır. Yani PD/DD benim için bir başlangıç noktası . Ne tamamen göz ardı edilir, ne de tek başına karar verdirtir. ⚠️ Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Bazı sektörlerde PD/DD düşük olur, bazılarında ise doğası gereği yüksek.Mesela bankalarda genelde 1’in altını görebilirsiniz ama teknoloji şirketlerinde bu oran 5’lere kadar çıkabilir.Bu nedenle sadece sayıya değil, sektörün yapısına da bakmak gerekir. Ayrıca defter değeri her zaman “gerçek” varlık değerini yansıtmayabilir.Bazı şirketler yıllardır bilançolarına yansıtmadıkları marka değeri, know-how, müşteri sadakati gibi soyut varlıklara sahiptir. Bunlar da PD/DD’yi doğal olarak yukarı çeker. 💬 Sonuç Olarak PD/DD oranı, yatırımcıya bir şirketin “defterine göre” pahalı mı ucuz mu olduğunu gösteren güçlü bir araçtır.Ama tıpkı her finansal göstergede olduğu gibi, tek başına kullanıldığında yanıltıcı olabilir.Benim tavsiyem:Bu oranı kâr marjları , borçluluk oranı , temettü verimi gibi diğer finansal göstergelerle birlikte değerlendirin. Unutmayın, borsada kazananlar genelde rakamların arkasındaki hikâyeyi görebilenlerdir. Kapanış Notu: Eğer siz de benim gibi temettü ve değer yatırımı odaklıysanız, PD/DD oranını mutlaka takip edin. Uygun fiyattan kaliteli şirketlere ortak olmak, uzun vadede finansal özgürlüğe giden en sağlam yollardan biri.
- Temettü Emekliliği: “Yatarken Para Kazanmak” Hayal Değil!
Selam dostlar,Bugün sizlerle son birkaç yıldır hem sosyal medyada hem de yatırım dünyasında sıkça duydugumuz bir kavramdan bahsetmek istiyorum: temettü emekliliği . Yani kısaca, çalışmadan ama yatırım yaparak gelir elde etmek! Şahsen ben de bu yolculuga birkaç yıl önce, “Bir gün maas yerine temettü alabilir miyim?” sorusuyla başladım. O günden bu yana ögrendiklerimi, yaptıgım hataları ve gördügüm fırsatları sizlerle paylasmak istiyorum. Temettü Nedir? Temettü, bir şirketin yıl sonunda elde ettiği kârın bir kısmını hissedarlarıyla paylaşmasıdır.Yani siz bir şirketin hissesine sahipseniz, şirket kâr ettikçe o kârdan pay alırsınız. Bu, kira geliri gibi pasif gelir sayılır. Türkiye’de Borsa İstanbul’daki birçok sağlam şirket — örneğin TUPRS, EREGL, ASELS, BIMAS gibi yıllardır düzenli olarak temettü ödemesi yapıyor. Bu yüzden uzun vadeli yatırımcılar bu hisseleri birer “ gelir makinesi ” olarak görüyor. Temettü Emekliliği Nedir? Temettü emekliliği, düzenli temettü geliriyle geçimini sağlama hedefidir.Yani aktif olarak çalışmadan, sadece şirketlerin ödediği kâr paylarıyla yaşamak…Kulağa hayal gibi geliyor ama doğru stratejiyle 20–25 yıllık bir planla tamamen mümkün. Kısaca mantık şöyle: Güçlü ve düzenli temettü ödeyen şirketlere yatırım yapıyorsun. Temettülerini harcamıyorsun, tekrar yatırım yapıyorsun. Her yıl büyüyen portföyün, sana her sene daha fazla temettü kazandırıyor. 15–20 yıl sonra, temettü gelirlerin maaşını geçiyor. 🎯 🧮 Küçük Bir Örnek Diyelim ki aylık 10.000 TL yatırım yapıyorsun. Yıllık ortalama %8 reel getiri (temettü + değer artışı) elde ediyorsun. 15 yıl sonunda elindeki portföy yaklaşık 3,4 milyon TL civarına ulaşır. Eğer bu portföy yılda %6 temettü veriyorsa, yılda 204.000 TL , yani ayda 17.000 TL pasif gelir demek! Yani emeklilik maaşına gerek kalmadan, şirketlerin seni “maaşa bağladığı” bir sistem. 🌿 Son Söz Temettü emekliliği, kısa vadeli zengin olma hayali değil; sabır, disiplin ve finansal farkındalık işi.Bu yolculukta en önemli şey erken başlamak ve devam etmek .Ben hâlâ yolun başındayım ama şunu biliyorum: “Yarın temettü alacağımı bilmek, bugün daha huzurlu olmamı sağlıyor.”






